BAŞAK TOPLAYAN KADINLAR
- Aslı Sude Sevim
- 5 Haz 2024
- 2 dakikada okunur
"Başak Toplayan Kadınlar" adlı eser, tarımın ve emeğin gerçekçi bir portresini sunarak, sanatın gücünü ve önemini vurguluyor. Bu eser, sadece bir tablo olarak değil, aynı zamanda toplumsal ve ekonomik döneme dair bir mesajı da içinde barındırıyor. İnsanın yaşam mücadelesini, doğanın döngüsüyle birlikte gösteren bu eser, sanatın etkileyici gücünü bir kez daha ortaya koyuyor. Aslı Sude Sevim'in kaleminden değerli bir tarım yazısı olan bu metin, eserin anlamını derinleştirirken, tarımın ve emeğin değerini vurguluyor.
Sanat bir kavgadır. Kişinin canıyla kanıyla, etiyle kemiğiyle girişeceği bir kavga... Çalışarak sürdüreceği bir kavga. Bir şeyi kötü ya da eksik söylemektense suskunluğu yeğlerim..." cümlelerini kurduktan birkaç sene sonra hayata gözlerini yumdu Millet. Cümlesinde de bahsettiği gibiydi yaşamı. Gerçeği en yalın ve doğru haliyle göstermeye çalıştı eserlerinde. Romantizm akımına karşı doğan Barbizon ekolüne dayalı önemli, realistik eserler verdi. Başak Toplayan Kadınlar adlı eseriyle, hayatın içinden gelen seslere kulak verip, gerçeği burjuva ile buluşturdu.
Paris'de Müze Orsay'da sergilenen bu eser, 1857 yılında yapılmıştır. Jean François Millet, eserini alışılmışın çok ötesinde, yumuşak renk tonlarıyla yapmayı tercih etmiş. Pastel renklerle oluşturulan eserde sert fırça izlerine rastlamak da mümkün değil. Oldukça sakin bir izlenim uyandıran bu eserde, anlatılmak istenen çok sert. Eserde üç kadın görüyoruz. Hasat edilmiş tarlada, arta kalanları topluyorlar. Aslında bu bir gelenek. Tarlada hasat yapıldıktan sonra kalanların alınması gerektiğine, yoksa tarlanın bir sonraki sene uğursuzluk içinde olacağına inanılıyor. Soldaki kadın bir eli arkada, yere uzanır halde duruyor. Anlaşılan tüm gün eğilmeye alışmış. Boynunu mavi bir örtü ile güneşten korumaya çalışıyor. Duruma alışık. Ortadaki kadın elini dizine koyarak eğilmiş. Yerden mahsulü alıp, elinde tutuyor. Sağdaki kadın ise beline bağladığı örtüye topladığı mahsulleri koymuş. O, aralarında en yaşlısı. Evlerine ekmek götürebilmek için çalışan bu üç kadına soldan sağa doğru baktığımızda işlemin yapılma sırasını fark ediyoruz. Kadınların yanlarında küçük yığınlar bulunuyor. Ancak bu yığınlar arkadaki yığınlara göre çok daha az.
Kadınların arkasında, oldukça uzakta bir orduyu anımsatan insan topluluğu bulunuyor. Onlar da yere eğilmiş. Ancak onlar gerçek hasadı yapıyorlar. Başlarında, bir at üzerinde onları gözetleyen bir adam bulunuyor. Büyük yığınların yanında bir de kağnı bulunmakta. Büyük bir çiftliğin önündeler. Bu, onlar için büyük ve özen isteyen bir iş. Resmin ilk başta uyandırdığı izlenimden çok uzakta bir anlamının olması muhteşem bir tezatlık içeriyor. Bu resimde Millet'in içindeki köy sevgisi yadsınamaz. Ancak bu sevgi, o zamanlar Millet dışında çoğu kişiye geçmemiş. 1857 yılında, son devrimden dokuz sene sonra yapılıp, Paris Salon Sergisi'nde sergilenen bu eser, insanlar tarafından oldukça eleştiriye maruz kalmış. Çalışan sınıfın gösterildiği resim, insanların aklında "Yeni bir devrim yapılabilir mi?" sorusunu aydınlatmıştır. Çoğunlukla üst ve orta sınıfın ziyaret ettiği salonda daha çok gerçek sanat olarak görülen figürler görülmek isteniyordu. Alt tabakadan birinin çalıştığının resmedilmesinin sanat olamayacağını dile getirdiler. Gerçeklerin yüze vurulması burjuvayı rahatsız etmişti. Aslında hayat tam olarak da böyleydi. Bildiğimiz
acıların, kaçmaktan vazgeçip, yüzümüze vurulmasıyla ayılıyorduk. Öyle olmalı ki burjuvayı da bu rahatsız etmişti. Renk tonları ve yumuşak fırça darbeleriyle armoni yakalamış olan bu eser, Millet'in tam da istediği gibi, realistik ve asıl olanın tüm çıplaklığıyla ortaya konması ile oluşmuştu. İzleyiciyi derin düşüncelere sevk ederken, sanatçının duygularını ve mesajını da anlamamız için yeni pencereler açmaya neden oluyordu.
Comments